Chloé Reklam Kızlarını Sokaktan Seçti!
Chloé’nin alt markası See by Chloé, Clare Waight Keller’in kreatif direktörlüğünde oluşturduğu 2015-2016 sonbahar/kış kreasyonunun tanıtımı için farklı bir reklam kampanyasına imza attı. Reklam oyuncuları için casting, profesyonel olarak mankenlik yapmayan kişilerden yapıldı. Yani reklamda ‘sıradan’ bayanlar oynadı.
Seçilen 20 bayan da, markayı çok seven ve günlük stillerinde Chloé’ye yer vermekten zevk alan kişiler. Reklamda her biri kendi ‘See by Chloé’ yansımasını ekrana taşımış. Aşağıda reklamı izleyebilirsiniz.
Ekran karşısında herkesin kendi kişiliğini tanımlamasını çok sempatik buldum. Bu, yapılan çalışmayı oldukça ‘sıcak’ kılıyor. İzleyici Chloé’nin farklı kimliklere nasıl büründüğünü, farklı stillere nasıl adapte olduğunu hayal edebiliyor. Böylece Chloé, kendini farklı kimliklerin tümüne hitap eden bir marka olarak konumluyor. Ancak burada benim altını çizmek istediğim esas nokta, günümüzün en başarılı moda markalarından biri olan Chloé’nin neden bu adımı attığı.
Artık müşteri moda evleri için ‘önemli’ olmanın çok daha ötesinde. Müşteri bizzat oyunun içinde… Hatta oyunun en önemli parçası. Bir önceki makalemde, günümüzde müşterinin sosyal medya sayesinde aktif olarak pazarlama rolünü nasıl üstlendiğine değinmiştim. Hatta kişiselleştirme projeleri ile müşterinin zaman zaman ‘tasarımcı’ koltuğuna oturduğundan bahsetmiştim. İşte See by Chloé’nin yürüttüğü reklam kampanyası da bu trendin bir uzantısı. Burada markayı seven kişiler, markanın iletişimi için bizzat gönüllü oluyor. Çok beğendiğim bir markanın reklamında oynamayı ben de havalara uçarak kabul ederdim! Ya siz? Kazanılacak parayı bir yana ayırıyorum. Ben sevdiğim, beni tanımladığına inandığım markaya katkı yapacağım için böyle bir projeye koşa koşa katılırdım.
Üstelik, oyuncuları halkın arasından seçmenin reklama çok daha samimi bir hava verdiğini düşünüyorum. Bu da, müşterinin kendini markayla daha fazla özdeşleştirmesine imkan veriyor. Samimi duruş, markaya duyulan sevgiyi arttırıyor. Böylece onu binlerce rakibi arasından sıyırmaya yardımcı oluyor.
Bence lüks tüketim markalarınca kullanılan ‘ünlü’ marka elçilerinin bir çoğu, birtakım şüpheleri beraberinde sürükleyerek tüketicinin aklına yerleşiyor. “Gerçekten kırışıklıkları için tercih ettiği marka bu mudur?”, “Günlük hayatında da bu saati mi takıyordur?”, “En sevdiği çanta gerçekten bu mudur?” gibi… Reklamda markayı gerçekten seven, ‘sıradan’ kişileri kullanmanın bu şüphelerin önüne geçtiğini düşünüyorum. Bu da, reklamı çok daha inandırıcı kılıyor.
Önümüzdeki dönemlerde daha birçok marka, Chloé’nin çizdiği bu yoldan ilerleyecektir. Sosyal medya kullanımına kalbimizi bu denli kaptırmışken, keşke Türkiye’de de benzer pazarlama hamleleri gerçekleşse. Yargıcı mesela reklam kampanyası için oyuncularını bu şekilde seçse… Ya da Hotiç… Güzel olmaz mı?