Onları Alamazsam, Bunları Çizerim!

Avusturalyalı grafik tasarımcı Sally Spratt işte tam bu motto ile yola çıktı. Tasarımcının beş sene süren kurumsal çalışma hayatı moda ve illüstrasyona duyduğu aşk sebebiyle farklı bir yöne doğru kıvrıldı. Spratt satın almayı arzuladığı ayakkabıları, parfümleri, çantaları, mumları tamamen hobi olarak çizmeye başladı. Çizimlerini paylaşmak amacıyla da yaklaşık bir buçuk sene önce ‘The Lust List’ isimli Tumblr ve Instagram sayfalarını oluşturdu. Bu sayfalar o kadar çok kişiye ulaştı ki, The Lust List kısa sürede bir fenomene dönüştü. Bugün bahsetmek istediğim marka hikayesi, The Lust List’in gelişimi üzerine. Çünkü bence, Sally Spratt gibi tasarımcıların, moda ve lüks tüketim pazarına kazandırdığı dönüşüm oldukça önemli.

The Lust List’in başarısının arkasındaki en önemli faktörlerden biri samimiyet. Çünkü Spratt çizdiklerinde gerçekten isteyip satın alamadığı ürünlere yer veriyor ve bunları tüm dünyayla paylaşmaktan çekinmiyor. Kara kalem ve sulu boya kullanarak yaptığı resimlerin zahmetsizce çizilmiş gibi doğal bir havası var. İkinci önemli nokta, resmedilen her şeyin ulaşılmak istenen bir hayali beslemesi. Eminim birçok takipçisi Spratt’in hayalini süsleyen Celine çantanın veya Isabel Marant sandaletin aynısına sahip olmak istiyordur. ‘Bu ürünü alamıyorsam, çizerim’ derken Spratt, kendisiyle aynı hayali kuran lüks tüketim sever kitleyi de kucaklıyor. Diğer bir başarı etkeni her çiziminin, tasarımcının modayı ne kadar yakından takip ettiğini vurgulaması. Çünkü Spratt resimlerinde sezonun ‘hit’ parçalarına yer veriyor. Bunu yaparken de aynı karenin içerisinde farklı markalara ait, birbiriyle konuşan kombinler kullanarak bir yaşam tarzı betimliyor. Modayı kendi stiline göre yorumluyor. Diğer bir deyişle, almak istediği ürünleri resmederken moda sever takipçileri için de bir rota belirliyor.

Spratt sanatını paylaşarak başladığı işi şimdi internet üzerinden satışa açarak genişletmiş durumda. Kartpostal ve postere dönüşen, paket kağıdına motif olan çizimleri www.sallysprattstudio.com üzerinden inceleyip satın alabilirsiniz. Benim favorim karpuzlu paket kağıdı ile ‘Paris is Always a Good Idea’ isimli poster. Üstelik Sally Spratt’in kısa zamana sığdırdıkları bununla da sınırlı kalmıyor. The Lust List moda severlerin yanı sıra, markaların da dikkati çekmeyi başarmış durumda.

2013’ün son aylarından itibaren farklı markalar işbirliği için Spratt’in kapısını çalmaya başladı. İngiliz ayakkabı markası Bionda Castana, tasarımcı ile birlikte bir yılbaşı kartı üzerinde çalıştı. Bu kart, Aralık sayısında Vogue UK okuyucuları ile buluştu. Benzer şekilde ünlü içki markası Bailey’s, kozmetik markası Benefit ve Avusturalyalı mum markası Palm Beach Collection da farklı projeler için Spratt ile işbirliğine oturdu. The Lust List son olarak ise İspanyol Harper’s Bazaar dergisi ile bir araya geldi. Bazaar okuyucuları için özel olarak çizilen ‘arzu listesinde’ yılbaşı için parfüm önerilerine yer verildi.

Önümüzdeki senelerde The Lust List’in başarısını arttıracağı aşikar. Benim bu hikayeden hareketle altını çizmek istediğim ise, firmaların Sally Spratt’i tercih etmesinin moda dünyası için oyunun kurallarının değiştiğinin bir göstergesi olması. Çünkü artık bireysel yetenekler internet üzerinden kendilerini tanıtmakla kalmayıp büyük isimlerin çalışmak istediği kişiler mertebesine yükselebiliyor. Kuruluşlarından beri sadece mevcut ve potansiyel müşterilere konuşmaya hevesli olan markalar kendilerini, ‘Sizin ürünlerinizi alabilecek maddi duruma sahip değilim’ diye haykıran bir bireyin yanında pozisyonlamayı uygun bulabiliyor. Geçtiğimiz senelerde Blogger’ların ürün tanıtımı için ayrı bir kanal yaratıp markalarla kol kola yürümeye başlaması gibi… Şimdi de tasarımcılar bireysel olarak parlayıp, kişisel perspektiflerini markalar üzerinden milyonlarla buluşturabiliyor. İşte bu moda dünyası ele geçiren demokratikleşme devinimi ve hiyerarşi kırılmasının kanıtı.