Originel- Nisan 2016
Vitrin markaların olmazsa olmazı. Kabul. Hatta lüks markaların vitrin tasarımı için ayırdığı bütçeler milyon dolarlarla ifade ediliyor. Peki bu çağda, herkes elindeki telefon ekranından gördüğünden etkilenirken, ‘moda’ için verilen alışveriş kararlarının 3/4’ünü dijital kanallar yönetirken vitrin eskisi kadar önemli mi? Originel’in Nisan sayısı için yazdım.
Makaleden Ufak Bir Alıntı:
“……………………..
İlginin Odağıdır Vitrin
Vitrinin bir diğer etkisi, hatta başlıca görevi de elbette ilgi çekmek. Bu durum yılbaşı zamanı, Sevgililer Günü, Anneler Günü gibi perakende takviminin en parlak dönemlerinde daha da belirgin bir biçimde öne çıkıyor. 1870’de Macy’s’in başlattığı tematik dekorasyon uygulamasını bugün tüm zincir markalar sahiplenmiş durumda. Amaç sadece pırıltılı vitrin tasarımları ile müşteriyi etkileyip mağaza içerisine almak da değil. Bu dönemlerdeki vitrinler yaratıcılık, sanat ve hatta sihir görmek isteyen 7’den 70’e kocaman bir kitleyi karşılarına topluyor. Yani bu satıştan ziyade bir imaj çalışması. Tüm senaryo marka algısı üzerine şekilleniyor… Müşteri vitrinin kurdurduğu hayalin peşine takılıp gerçek dünyadan ne uzaklaşırsa markanın başarısı o denli perçinlenmiş oluyor.
Ben özellikle yılbaşı zamanı Harrods, Saks Fifth Avenue gibi teatral vitrin dekorasyonlarına yönelen markaların tasarımlarını merak ederim. Dikkat ettiyseniz bu isimlerin elinden çıkan vitrinlerde en son dikkati çeken vitrinde yer verilen ürünlerdir. Ürünler (hangi tasarımcının elinden çıkmış olursa olsun) vitrine hükmetmez. Ürün de marka da kullanılan dekorasyonun içerisine yedirilmiştir. Orada esas olan markanın müşterilerine aktarmak istediği hikayedir.
Zamane Vitrininin Instagram’lık Performansı
Etten kemikten yapılmış vitrini günümüzün dijital iletişim çağı ile aynı kulvara taşıyan ise şüphesiz insanların konsept vitrinlere karşı duyduğu heyecan dalgası. Çünkü beğenilen vitrin paylaşılıyor. Hem de defalarca! Sosyal medya üzerinden dalga dalga yayılan bu etki vitrini kaldığı yerden yarışa geri sokuyor. Markalar bu öngörü ile hareket ederek artık ‘Instagram’lık’ vitrinler tasarlamaya özen gösteriyor. Vitrin etkileşimi tetikleyen bir araç olarak konumlandırılıyor. Hatta yine iletişimi arttırması amacı ile vitrin tasarımlarını dönemsel olarak blogger’lara emanet edenler, Hermés gibi vitrinlerinde sanatçıları ağırlayanlar veya uluslararası markaların vitrinlerinde lokal dokunuşlara yer verenler de yok değil.
Sözün özü, dijitalin modayı ve hatta lüksü ele geçirmesine inat vitrinler hala cazibesini koruyor. Belki eskisi kadar güç yok ellerinde ama yaptırımları hala lüks tüketim markalarına yılda 7-8 farklı tasarım yaptıracak kadar baskın. Belli ki devir değişse de bazı şeyler baki kalıyor. Onlar sadece kendilerini yeni hayat düzenine adapte edip yollarına devam ediyor. Yoksa vitrinlerin ışıltılı dünyasının cazibesi asla dijitalin önünde boyun eğmiyor.”