İşlemeli Kıyafetler! Sizi Bir Adım Öne Alalım

Evet kadın giyiminde maskülenlikten beslenen bir tarzın geçerliliği, önümüzdeki yaz sezonu için püskülün, motifin öne çıktığı bohem bir etkinin hakim olduğu doğru. Erkek giyimi içinse mümkün olduğunca çok detay kullanmanın, rengin, cesur desenlerin her zamandan çok revaçta olduğu da… Ancak hem kadın hem de erkek koleksiyonlarına esas damgasını vuran hareket hiç beklenilmeyen bir köşeden geldi. Kıyafette “anneanne” hissiyatını en çok yansıtan, yıllardır köşesine kıvrılmış uyumakta olan işlemeler dev markaların podyumlarında birbiri ardına görücüye çıkana dek 17’lik genç kızların bile ille de işlemeli bir kazağım olsun diye tutturacağı kimselerin aklına gelmezdi.

Bizi geçmişe doğru bir yolculuğa çıkartan el işlemelerinin birkaç sezondur lüks sektöründe hızla koleksiyonlara nüfuz ettiğini görüyoruz. Hatta Alessandro Michele kumandanlığında kabuk değiştiren Gucci’nin 2016 ilkbahar/yaz defilesine ait davetiye bile bu trendden nasibini aldı. Konuklar tül üzerine çiçekler işli sıra dışı bir davetiyeyle defileye çağırıldı. Zira işlemeyi en yoğun biçimde kullanan markaların başında da Gucci var. Onu bir diğer İtalyan, Valentino takip ediyor. Alışıldık çiçek figürlerini beklenmedik noktalarda; kazakların kollarında, çantaların üzerinde ve hatta erkek koleksiyonlarında kullanan iki marka belli ki işlemeyi modern dünyaya uygun yorumlamaktan hoşlanıyor. Tabi bu arada Valentino’nun uçuş uçuş kumaşlarla tasarladığı gece elbiselerinin üzerini bezediği zarif işlemeleri de atlamamak gerek. İşleme trendi Christopher Kane’in ellerinde sıra dışı çiçek motiflerine büründü, deri ceketlerin arkasına işlendi. Alberta Feretti’nin elbiselerinde tradisyonel Rus motiflerini andıran bir duruşla yer buldu, Charlotte Olympia’nın esprili yorumuyla ayakkabıların üzerine iliştirildi…

Ancak işleme en çok çantaların üzerindeki versiyonu ile kabul gördü. Gucci’nin “Dionysus” modelini süsleyen arılar, kelebekler, yılanlar, çiçekler çantanın hızla reyonlarda tükenip satış rekoru kırmasını sağlamakla kalmadı; bir dolu başka markayı da peşinden sürükledi. E satan ürünü herkes sever, herkes sahiplenmek ister. Alexander McQueen, Dolce&Gabbana, Valentino gibi markalar birbiri ardına işlemeli modellerini hazır ederken bu trend talep kadar arzdan da beslendi.

Aslına bakarsanız işleme modasını bu denli popüler yapan etki tam da taşıdığı ‘anneanne-vari’ hissin içinde gizli. İşleme geçmişe gönderme yaparken uğraşılmışlık hissiyatını da beraberinde getiriyor. Ürünü mass production’dan uzaklaştırıp türünün tek örneği el işi ürünler kıvamına yaklaştırıyor. Üzerine işlendiği yere bir sıcaklık katıyor. İşte bu sebeple bizlere daha özel, daha sempatik hissettiriyor. E zaten lüks tüketim dediğimiz şey insan psikolojisi ile birebir ilintili değil mi?!

İşlemenin tarihi Hindistan ve Çin’e dayandığı kadar bu topraklardan da oldukça büyük bir pay alıyor. Osmanlı Sarayı’ndaki kaftanları, entarileri, çarıkları hatta kemerleri düşünün. Hepsinin olmazsa olmazıdır işleme. Sanatın kıyafete yansıtılma zeminidir. E hazır tarihimizin içinden gelen bir trend bu denli yükselmişken Türk modacılardan da buna layıkıyla katkılar görmek istiyor insan. Şu anda işleme trendini en iyi yorumlayan Türk modacının Erdem olduğunu düşünüyorum. Bir de, elbette, Zeynep Tosun’un ismini zikretmek gerek. Her ikisi de bu kültürün motiflerini, işleme yoluyla, nefis bir modernlik çizgisinde kreasyonlarına taşıyabilen tasarımcılar. Yani bakıyorsunuz elbiselerin kesimleri ultra modern, hissi, duruşu ultra modern ama motifler, renkler ultra Türk, ultra bizden. :)

Belki de konu işleme olunca işin sırrı Rus tasarımcı Vilshenko’nun bakış açısında saklı. Zira Vilshenko bu trendi şöyle yorumluyor, “Günümüzde insanlar unutulmuş bir güzellik ile yeniden buluşmayı arzuluyorlar. Ama sanki üzerlerine bir kostüm geçirmiş gibi hissetmek de istemiyorlar.” İşte bu sebeple modern yorumlanmış işlemeli kıyafetler dünle bugün arasında köprü kurmayı başarabilen nadir güzellikteki parçalar olarak öne çıkıyor.