Buccellati Mücevherlerle Donatılan Mankenler Podyumda Salınırken Dünyaya Hangi Mesaj Verildi?
Geçen haftalarda moda gündemini sayısız defile işgal etti. Önümüzdeki ilkbahara transparandan dem vurulacağını, tüyle, pulla, payetle, nakışla işlenen elbiselerde “çok çoktur” mottosunun öne çıkacağını anladık. Tüm bu seremoni sırasında ise benim aklım bambaşka bir gözlemdeydi.
Giambattista Valli X Buccellati
Giambattista Valli defilesinde Rönesans dönemine göz kırpan kumaşlarla hazırlanmış kıyafetler göz alıcı Buccellati mücevherler ile bezenmişti. Öyle ki, bazı parçalarda mücevherin elbisenin önüne geçtiğini bile düşündüm. En irisinden zümrütler, sıra sıra inciler, barok tarzı kalın bileklikler… Hepsi ‘couture’ algısını tamamlayan ve seyredenlerin ‘şıklık’ hayallerini bir adım öteye taşıyan cinstendi. Aslında bu Valli ile Buccellati’nin podyumda ikinci birliktelikleri. İlk çalışmayı geçtiğimiz temmuz ayında yine podyum üzerinde gerçekleştirdiler. Ancak iki markanın ilişkisi çok daha eskiye dayanıyor. Bundan tam 12 sene önce, Valli’nin Emanuel Ungaro için çalıştığı dönemdeki bir defilesinde yine Buccellati’ye ait mücevherler kullanılmıştı. Ancak o zaman podyumu iki marka aynı anda bölüşmüyordu. Bucellati sadece mankenleri ‘süslemek’ için sahnedeydi. Kendisi için değil. Defilede hatırlanan tek bir marka vardı; o da Emanuel Ungaro’ydu. Gel zaman git zaman iyi ilişkilerin doğal akışında getirdiği tüm işbirlikleri gibi, Valli X Buccellati versiyonu da farklı bir biçimde yeniden belirdi.
Bu İşbirliği Neden Farklı?
Podyum üzerinde bu tarz bir işbirliği görmeye alıştığımız bir yaklaşım değil. Biz ya bir tasarımcının marka adına tasarladığı kıyafetleri görmeye alışkınız ya da geçtiğimiz moda haftalarında ayaklarında Crocs terliklerle yürüyen (ki bu da ayrı bir tartışma konusu olabilir) Christopher Kane mankenlerinde olduğu gibi daha ‘sıradan’ bir markanın defileye dahil olduğunu görmeye… Mücevherin podyuma dahil olmasına gelince, 12 sene önceki Ungaro defilesi gibi İstanbul Moda Haftaları’nda Özgür Masur mankenlerinin Her Story imzalı saç tokaları ile yürüdüğünü, Raisa&Vanessa defilesinin yine Her Story takılarıyla süslendiğini de gördük. Ama Buccellati başka. Sonuçta yüksek mücevhercilik (high jewelry) mertebesinde bir markadan bahsediyoruz. Siz hiç Graff’ın mücevherlerini podyuma taşıdığı bir defile gördünüz mü örneğin? Ya da Piaget’nin dahil olduğu bir moda olayını? Yüksek mücevherin doğasında ‘zamansızlık’ var bir kere… Ki bu, her an değişen modanın dinamikleri ile taban tabana zıt bir profil çiziyor.
Peki öyleyse Buccellati neden bu işbirliğine onay veriyor?
Milano’nun 97 senelik markası aslında bu tarz bir işbirliğine soyunarak lüks tüketim markalarının en çok karşılaştığı dilemmalardan birini çözüme ulaştırıyor. Yaştan arınmış bir kitleye hitap etmek mi? Yoksa gençlerin göz bebeği olmak mı?! Konu yüksek mücevher olduğunda elbette evliyadelik parçalar ile yaştan arınmış bir kitleye ulaşmak daha olası. Ancak bunun doğal sonucu da (fiyat yüksekliği sebebiyle) yaşını almış kişilerin markaya daha yoğun rağbet göstermesi, gençlerin olgunlaşamayan ilgisi ve markayı yeni neslin yeterince tanımaması ve hatta markanın ‘yaşlı’ bir imaj ile karşı karşıya kalma riski… İşte Bucellati bir Giambattista Valli gibi bir markanın Couture şovuna dahil olarak kendini çok daha hip, enerjik ve genç konumlayabilme şansını elde ediyor. Hem de bunu markasını hiç ucuzlatmadan yapıyor. Elbiselere iliştirilen mücevherler her ne kadar ‘ağır’ parçalar olsa da, Buccellati onların 6 ayda bir defilesi yapılan genç couture stili ile ilintili kullanılabileceğinin altını çiziyor.