Originel- Kasım 2015

Begüm By Begüm0 Comments3 min read87 views

Originel artık aylık yayınlanıyor. Bir Originel bize tüm ay yeter! :) Tazeliğinden, samimiyetinden hiç bir şey kaybetmeden dergi dopdolu içeriğiyle artık bir ayın tamamında raflarda kalıyor. Aylık çıkan ilk sayı için ise lüks moda markalarının kahveye duyduğu yeni aşkı kaleme aldım. Beni tanıyanlar kahveye olan düşkünlüğümü bilir. :) Bu sebeple “Kahveyi Bir De Lüks Markalardan Tadın” isimli makalem yazmaktan en çok keyif aldıklarımdan biri oldu. Buyrun köpüklü bir kahve eşliğinde okumaya…

Makaleden Ufak Bir Alıntı:

“…………….. Müşteriyle alışveriş anı dışında bağ kurabilmek o kadar önemli ki birçok başka moda evi de farklı yollarla kahvenin peşine takılmış ilerliyor. Örneğin Burberry geçtiğimiz haziran ayında Regent Street üzerinde renove ettiği mağazasına bir café ekledi. Sadece kahve ve Beş Çayı değil, İngiliz mutfağından tatların da servis edildiği café açılır açılmaz Burberry sevenlerin uğrak noktasına dönüştü. Benzer şekilde, geçtiğimiz ağustos ayında Gucci Shanghai’ın en lüks restoranlarının olduğu semtte kendi adını taşıyan restoranını hizmete soktu. Armani desen zaten restoran fikrine bizi ilk alıştıran markaların başında… Bugün dünyadaki Armani Café ve restoranların sayısı 13’ü buldu. Ralph Lauren, Ralph’s Coffee ismini verdiği mekanı New York beşinci cadde üzerindeki mağazasının üst katında hizmete aldı. Yetmedi. Ralph’s ve RL Grill isimli restoranlar açtı. Prada ise yine kısa süre önce Milano’daki bir başka klasik pastane olan Pasticceria Marchesi’yi alarak yeniden şekillendirdi. Tatlı ve kahve sevenlerle buluşturdu. Prada’nın tasarımlarında nostaljiyi modern bir yorumla barındıran, sofistike stili Marchesi’ye bütünüyle damgasını vururken, içerisi Prada havasını pastanede de solumak isteyenler zarif moda severlerle doldu.

……………………..

Rekabetin gün be gün kızıştığı, sanal alışverişin hızla tırmandığı günümüzde lüks müşteriye ‘bir tık’ fazlasını sunmak için girişilen bu hamleler mutlaka işe yarıyor. İşe yarıyor ki devamı hızla geliyor. Sonuçta kim alışveriş arasında mola verip bir kahve yudumlamak istemez ki? İşte bu kahve keyfi bir de karşınıza hayranı olduğunuz markaların kalitesi ile gelince, müşterinin gözündeki total alışveriş deneyimi daha değerli, daha özel bir mertebeye yükseliyor. Marka sizi farklı bir yolla mutlu kılıyor.

Üstelik, mağazaların içinde birbiri ardına konumlanan bu café’ler (Ralph Lauren, Burberry gibi) mağazaya gelen ayak trafiği arttırmakta da son derece etkili. Yani alışveriş hiç aklınızda yokken, sadece lezzetli bir kahve içip sohbet etmek adına Burberry’nin yolunu tutabilirsiniz. Ancak olur ya, oraya kadar gitmişken aklınız çelinebilir. Eve dönerken bir bakmışsınız elinizde minik bir Burberry paketi… İşte bu ihtimaldir markaları harekete geçiren.

Ayrıca olaya kahveyle yaklaşmak müşteriyi pozitif bir ruh haline bürüyor. Pozitif hisseden kişinin alışveriş yapma olasılığı her zaman daha yüksek. Aslında en yalın hali ile moda evlerini ele geçiren kahve furyasını şöyle özetlemek de mümkün. Markalar yaptıkları bu atılımlar ile mağazaya giriş yapan müşteriye ‘Ne içersiniz?’ diye sormak yerine, işi bir adım öteye taşımış oluyorlar. İçine markalarının DNA’sını kattıkları lüks kahve mekanlarını müşterinin deneyimine sunuyorlar. Sonrası ise hem maddi hem de manevi anlamda çorap söküğü gibi geliyor. ………………”

What do you think?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Comments Yet.