Suyun Lüksü Olur Mu Hiç?
Bir defa en başından altını çizelim. Bahsediyor olduğumuz SU. En temel ihtiyacımız. Hayatın olmazsa olmazı. Nasıl oluyor da bu elzem ihtiyaç lüks tüketim mertebesinde konumlanıyor diye düşünüyor insan… Ancak uykunun, ekmeğin hatta ve hatta klozetin bile ‘lüks’ olanı hayatlara enjekte ediliyorsa suyunki neden geri kalsın? Değil mi?
Lüks suyun var oluşuna yol açan en büyük etkenlerden biri elbet şişelenmiş su pazarındaki anormal büyüme hızı. International Bottled Water Association’ın yaptığı açıklamaya göre dünya şişelenmiş su içmek için yılda $60milyar harcıyor. Üstelik bu pazar son 10 senede %50’den daha fazla bir büyüme göstermiş durumda. Doğal su kaynaklarını önlenemez bir iştahla tüketen insanoğlu su içebilmek için plastik şişelere rağbet ederken, ticarete dökülen her şey gibi su için de rekabet başlıyor. Ve rekabetin doğal getirisi olarak suyun da moda olanı olmayanı, beğenileni beğenilmeyeni, ucuzu, pahalısı, peşinden koşulanı, lüks olanı doğuyor…
Suyu ‘lüks’ etiketi altında konumlamak ve müşteriye yaklaşık 4000 kat (CNBC’nin verilerine göre) kar payını ödemeye razı ederek satmak ise birkaç olguyu aynı anda pazarlamaktan geçiyor. Bir defa Bling, Voss, Fillico gibi markalar bizi bu suları yudumladığımız sürece vücudumuza sağlık aşıladığımıza inandırıyor. Diğer su markalarından çok daha iyi kalitede mineral içerdiklerini, PH oranının tam da vücudumuza en faydalı gelecek seviyede olduğunu savunuyorlar. Yani su için ödenen o fahiş tutarların boşa gitmediğini, her damlanın sağlığımıza yatırım olarak bize geri döndüğünü vurguluyorlar.
Lüks suların diğer vurucu silahları ise birbirinden şık paketlemeleri. Japon Fillico ince uzun koniyi andıran şişelerini Swarovski kristalleri ile süslerken, Voss anavatanı olan Kuzey Avrupa’ya uygun minimal tasarımı ile öne çıkıyor. Antipodes şişesini bir güzellik iksiri gibi konumlarken, Evian moda evleri ile yaptığı işbirlikleri sayesinde renklenen şişelerini lüks tüketim müşterisiyle yakınlık kurmakta kullanıyor. Ve elbette tüm markalar şişelerinde materyal olarak camı tercih ediyor.
Hatta bir süredir bu pazarın Türkiye’de de filizlendiğine şahit oluyoruz. Reina’nın kendi adıyla çıkarttığı suyu, Kestane ve Sırma’nın yenilenerek lüks restoranların menülerine dahil olan şişeleri hep bunun örnekleri.
Tüm bu markalar arasında bir moda sever olarak benim ilgimi en çok çeken elbet Evian’ın yaklaşımı. Zira Fransız su markası geçtiğimiz günlerde dokuzuncu işbirliği ile karşımıza çıktı. Bu defa şişe tasarımını Amerikalı modacı Alexander Wang’e emanet eden Evian, yine stoklarla sınırlı bir ortaklığa imza attı. Resimde gördüğünüz, siyah ve beyaz olarak iki versiyonda üretilen şişeler birkaç güne kadar belirlenmiş satış noktalarında yerlerini alacak. Evian’ın giriştiği bu işbirlikleri elbet rekabetten sıyrılmak kadar markanın kendine layık gördüğü ‘premium water’ statüsünü sağlamlaştırmak adına da önemli. Çünkü modacıların şişe tasarımına kattığı güç ile Evian, suyunu sadece lüks mertebesinde değil son moda bir ürün olarak da konumlamış oluyor.
Evian’ın daha önce bir araya geldiği tasarımcılar arasında Diane Von Furstenberg, Elie Saab, Issey Miyake ve Kenzo gibi isimler var. Benim en sevdiğim Evian şişe tasarımı ise Paul Smith’e ait olan versiyon. Moda evlerinin bu tip bir işbirliğine neden sıcak baktığına gelince; su şişesi onlar için yaratıcılıklarını sergileyebilecekleri farklı bir çalışma platformu olduğu için önemli. Olağan müşterilerine farklı bir şekilde dokunmuş oluyorlar. Ayrıca tasarımcılar bu proje sayesinde daha önce ulaşamadıkları potansiyel müşterilerle buluşma imkanı buluyorlar. Sonuçta lüks tüketim müşterilerinin tamamı su içiyor… Şişe bir tanesinin masasına misafir olsa etraftaki birçok başka kişi tasarımı fark edebilir. Su dediğimiz şeyin dağıtım ağı da görülebilirliği de çok yüksek.
Ancak lüks su markalarının vaat ettiği sağlık, güzellik ve şişelemelerdeki estetik bir yana, lüks suya karşı olan talebin en büyük sebebi bu ürünün bir statü sembolü olarak kabul görmesi. Bir süredir sizde gözlemlemiyor musunuz? Lüks restoranlarda garsonların açılış cümlesi olarak yönelttiği “Suyunuzu gazlı mı gazsız mı alırsınız?” sorusunun ardından masaya en havalı biçimde yerleştirilen San Pellegrino şişelerini…. Suyun tamamı içilsin içilmesin, sadece şişenin masada duruşu ile masada oturanlara gurur verdiğini…